Archive for the 'Transfer' Category

Bye Bye Nando!

Ve Torres, Chelsea’ye transfer oldu.

Transfer Etmeden Oyuncuyu Gözden Çıkarmak Nasıl Oluyor?

Haber internet medyasından. Muhtemelen ajanstan gelmiştir ama nihayetinde internet medyasında karşımıza çıktı. “Fener Serdar’ı bitirdi” başlığıyla verilmiş. Kayserispor’un defans oyuncusu Serdar Kesimal’ın transferini bitirmiş Fenerbahçe. Haberi yapanların iddiası bu yönde.

Haberi okumaya devam ederken alt başlık dikkati çekiyor, şöyle yazmışlar: Fenerbahçe Serdar Kesimal’ı gözden çıkardı. Yanlış mı okudum acaba diyerek daha dikkatli baktım. Doğru okumuşum. Sonra da haberin yayına konduğu saate baktım, an itibariyle 2 saat geçmiş üzerinden. Taze bir haber değil yani. Öyle olsa aceleyle yazılmış, birazdan düzeltilir filan dersin zira.
Neyse efendim, acaba gözden çıkarmak deyimini yanlış mı biliyorum diye TDK’nın sözlüğünden bir kontrol edeyim dedim. Orada aynen şöyle yazmakta:
“bir mal, para, değer yargısı vb. maddi veya manevi varlığın elden çıkarılmasını kabul etmek”
diye yazılmış ve cümle içerisinde kullanılmış bir örnek var. Bir şeyi gözden çıkarmak için onun evvela elinizde olması lazım. Fenerbahçe transfer etmediği bir oyuncuyu nasıl gözden çıkarıyor? Gözden çıkaran bir taraf varsa, o takım Kayserispor’dur. Acaba gözüne kestirdi filan mı demek istediler diye zorladım kendimi. Belki…
Velhasıl kelam Ensonhaber.com sitesine bağlı olduğunu düşündüğüm Kral Spor adlı internet sitesinden bir haber yukarıda gördüğünüz. Bu haberi girenler veya ajanstan gönderenlerin bir hatası işte. Forumlara veya bloglara yazı yazarken yapılan hatalar /hatalarımız öyle çok çok büyük problemler değil bana kalırsa, ama internet medyası hata yapınca o haberi okuyanlara tesir etme ihtimaleri, ulaştıkları geniş kitleler nedeniyle daha çok. Bu bakımdan daha önemli.
Bakalım düzeltecekler mi? Veya hala bir şekilde hatalıysam bu konuda, ben kendimi düzelteyim tabii.

Miço’ya Kulak Verin!

Türkiye gazetesinden Hasan Sarıçiçek bugünkü köşesinde şunları yazmış:

…Malum, Müjdat Yetkiner şu an Futbol Federasyonu’nda İstanbul Bölge Sorumlusu olarak görev yapıyor. Elinin altından yüzlerce amatör yetenek geçiyor.
Hocaya, “Hiç F.Bahçe’ye önerdiğin isim oldu mu?” diye sordum.
Ne dese beğenirsiniz; “Ben, bazı yetenekleri tespit ediyorum. Ama onları F.Bahçe değil de Beşiktaş ve G.Saray alıyor.”
“Nasıl?” dedim.
“2004’te Federasyon beni Almanya’ya amatörlerin şampiyonasına yolladı. Dönüşte Nuri Şahin ile birlikte İlkay Gündoğan ve şu an Süper Ligi’nde oynayan üç oyuncunun adını Cemil Turan ile Tamer Güney Hoca’ya bildirdim. Dikkate bile almadılar. Ama Nuri’yi istemeyen F.Bahçe, gitti dünyanın parasını ödeyerek 35 yaşındaki Roberto Carlos’u alıp getirdi. İşte ben de bu zihniyeti anlamıyorum.”
Söz savunmanın, Cemil Turan bakalım ne diyecek?

***
Evet. Savunma ne diyecek bakalım? Konunun takipçisiyiz.

Şimdi Bilica Düşünsün

8 yıldır Premier Lig’de oynayan bir oyuncuyu uzun uzun anlatmaya gerek yoktur herhalde (üşengeçliğe gel). Kendisini tanımayan varsa, spor haberlerinde bir şekilde tanıtacaklardır Yobo’yu. Olmadı, Wikipedia denen meret var zaten, di mi ama?

Neyse, yıllardır “acep defansta Uche-Högh ikilisi gibi bir ikiliyi yine yakalayabilir miyiz?” sorusunu soran Fenerbahçe taraftarını heyecanlandıran bir isimdir Yobo. Aslında her şeyi geçtim, sadece ve sadece Bilica’yı takımdan kessin, başka bir şey istemez bu taraftar diye de abartabilirim herhalde. Zira, Yobo transferinin taraftar üzerindeki etkisi bellidir: o da, gerek performansıyla gerekse de üzerindeki formaya yakışmayan hareketleriyle kendinden iyice soğutan Bilica’yı sahada görmeyecek olma ihtimaline sevinmektir.
Hayırlı olsun. Satın alma opsiyonlu kiralama olayı da iyi olmuş bu arada.

foto: dailymail.co.uk


Mamudo Kurban

Fenerbahçe, medyada ismi zikredilen oyuncular arasından en iyi seçeneği transfer etmiş. Fenerbahçe’ye faydalı olacağını düşündüğümüz biri olan Mamadou Niang’ın transfer haberine sevinirken, bi yandan da resmi siteyi açıyorsunuz, karşınıza şu yukarıdaki görüntü çıkıyor. Bu ne yahu?
Hay seveyim sizin “endüttürüyel fitbolunuzu” emi! Her şey reklam, her şey para pul…

Rötarlı Oldu

Bundan 5 sene evvel filan. Tarihi tam veremiyorum ama aşağı yukarı 5 sene diyebilirim. Caner Erkin bazı Manisaspor taraftarlarıyla tartışmıştı ve onlara “Ben nasıl olsa Fener’e gideceğim, siz de takılırsınız artık 2.ligde” minvalinden bir laf etmişti. Bunu duyunca Caner Erkin’i yakından tanıyanlara oyuncunun hangi takımı tuttuğunu sormuştum. Fenerbahçe dediler.

Daha sonra Caner Erkin önce Rusya’ya gitti. Orada oynarken adı sık sık Fenerbahçe’yle anıldı. Nasıl olduysa, bir şekilde kiralık olarak Galatasaray’a geldi. Galatasaray’da oynarken Fenerbahçeli olduğuna dair bir açıklama yapmayacağını düşünüyordum ama yanılttı beni (direkt kameraların karşısına geçip konuşmasa da çevresindekilere bunu dile getiriyordu).
Caner’in gerek Galatasaray’daki performansı, gerekse de Arda Turan’la olan kavgası Florya’da daha fazla durmasına mani olacaktı. Beklenen şey de gerçekleşti zaten. Kimisi oyuncunun Fenerbahçeli olduğunu açık açık söylemesinin de hanesine eksi puan yazdırdığını iddia etse de ben böyle düşünmüyorum.Caner’in Galatasaray’daki performansı çok vasattı. Rusya’ya dönmesinin ardından adı Fenerbahçe’yle fazla anılır oldu yeniden. Bu kez “kesin geliyor” denmişti ve hakkaten de öyle oldu.
Caner Erkin’in artısı nedir? diye sorulacaktır muhtemelen. Benim açımdan iki artısı vardır. Biri, Fenerbahçeli oluşu (ki ben buna çok önem veriyorum, eski kafalı olduğumdan), diğeri de genç olması. Bu yüzden hala futbolunu geliştirme şansı var. Ümit edelim ki öyle olsun.
Fener’e gidiyorum, dediği tarihin üzerinden bayağı zaman geçmiş olsa da, yani bir nevi rötarlı da olsa istediği oldu. Bakalım taraftarı olduğu takıma ne katkıda bulunacak ya da katkıda bulunabilecek mi?

‘Kaya’lara Geldik

“Kaya’lara geliyoruz…Geldik mi?” derken transfer resmen duyuruldu. (taraftarını kaale almayan yönetim vol.793)
***
Öte yandan, “kurumsal çiftlik” modu da devam bu arada (Fenerbahçe yönetimi vs. Daum).
Daum meselesinde büyük resmi gör(e)meyenleri anlamıyorum. Küçük resme bakmayı bırakın, büyük resmi görün. Fenerbahçe yönetiminin yaptıklarıyla camiayı nasıl küçük düşürdüğünü görün.
İnternette taraftar forumlarında yazılanlara bakıyorum. Bir kısım Fenerbahçe taraftarını hiç ama hiç anlamıyorum. Daum’a kızıyorlar, gururu yokmuş filan. Yahu adam sözleşmesinde ne yazıyorsa onu alacak, hakkını koruyacak tabii. Sanki kendilerinin başına benzer bir olay gelse, kapıyı vurup çıkacaklarmış gibi konuşuyorlar. Eskiler ne der bilirsiniz; bekara karı boşamak kolaydır. Bu mesele de aynı.
Neyse, Fenerbahçe’nin gündemi hayli sıkıcı bu aralar. Dünya Kupası nedeniyle gölgeleniyor belki bunlar. Ama vaziyet kötü. Farkında olanlar da vardır elbette.
Bakalım sırada ne var?
not: Yılmaz Özdil yazılarına benzedi ama idare edin bu seferlik…

Gökhan Gönül’ü Nezle Yapan Adam

Şunun şurasında 10 gün kadar önceydi, Fenerbahçe’nin transfer politikasının değiştiğine dair alınan duyumlar üzerine, “değiştiyse icraat görelim, şöyle Avrupa’dan, gelecek vaad eden, transferinden sonra kendini ülkede geliştirebilecek ve daha sonra da sağlam bonservis bedelleriyle satılabilecek bir genç yetenek alınsın da görelim” diyordum. İsim isteyenlere de ilk olarak söylediğim oyuncuydu Miroslav Stoch.

Gerçekçi olmak gerekirse pek ihtimal vermiyordum bu transfere, yöneticiler düşünmüyordur diye tahmin ediyordum. Totem de değildi bunlar. Bir de bunların üstüne, Galatasaray’ın onunla ilgilendiğini duyunca moralim bozulmuştu, transfer edecekler diye üzülüyordum…
Akşama doğru arkadaşımın attığı mesajla öğrendim transfer haberini (Fenercell’imiz yok ki anında öğrenelim böyle şeyleri). Yine de kendi gözlerimle görmek istedim. Resmi sitenin girişinde transferi duyurduklarını görünce çok sevindim. Herhalde bu tamamen, çok beğendiğin bir oyuncunun transfer edilmesiyle alakalıdır.

Twente ile oynadığımız iki maçta da Gökhan Gönül’ü tabir-i caizse nezle yapmıştı Stoch. Şampiyonlar Ligi maçlarında bile Gökhan’ı pek öyle görmemiştik. Birçok Fenerbahçeli o gün eminim ki şunu demiştir, “şöyle bir adamı biz niye bulup oynatamıyoruz ya!

Şimdi bu transferle birlikte, oyun tarzını çok beğendiğim Stoch’u Fenerbahçe’de izleyecek olmanın verdiği hazzı da derinlemesine yaşayacağımızı ümit ediyorum.

Son olarak, Hollanda liginin uzmanlarından Uçan Hollandalı varken, bizim Stoch hakkında uzun uzun yazmamıza pek gerek yok gibi diyerek blogun takipçilerini Uçan Hollandalı’nın Stoch transferi yorumuna yönlendirmeyi elbette ki bir borç bilirim.

Transfer Meselesi

Futbol kalitesi olarak bakıldığında, Dünya’nın en iyi 5 ligi diye bir sıralama yapılsa, herkes bir liste çıkarır ama öyle tahmin ediyorum ki, verilen ülke liglerinin sıralanışı aşağı yukarı şöyle olurdu;

1- İngiltere
2- İspanya
3- İtalya
4- Almanya
5- Fransa

Elbette ki bu çıkardığım listeye itiraz edenler ve kendi listelerini yazanlar olacaktır ama genelin oluşturduğu liste aşağı yukarı böyle olacaktır diye tahmin ettiğimi yineleyeyim.

Şimdi neden böyle bir giriş yaptım. Meselemiz transfer ve Süper Ligin şampiyonluk yolundaki en önemli iki adayının takımlarındaki yabancı oyuncuları ve bu oyuncuların hangi ülkenin liginden geldiklerini bir karşılaştıralım isterim.

Fenerbahçe‘yle başlayalım.

Fabio Bilica: Fenerbahçe’ye Sivasspor’dan geldi. Sivasspor’a ise Romanya liginden geldi.
Diego Lugano: Brezilya liginden geldi.
Alex de Souza: Brezilya liginden geldi.
Cristian Baroni: Brezilya liginden geldi.
Andre Santos: Brezilya liginden geldi.
Deivid de Souza: Portekiz liginden geldi.
Daniel Güiza: İspanya liginden geldi.

Gördüğünüz gibi, yukarıda zikrettiğimiz ülkelerin liglerinden yalnızca bir isim var. O da Güiza. Mevcut kadroda bulunan 7 yabancı oyuncudan 1’i…

Şimdi bir de Galatasaray‘ın mevcut kadrosundaki yabancı oyunculara bakalım.

Leo Franco: İspanya liginden geldi.
Tobias Linderoth: Danimarka liginden geldi.
Elano Blumer: İngiltere liginden geldi.
Abdul Kader Keita: Fransa liginden geldi.
Lucas Neill: İngiltere liginden geldi.
Milan Baros: Fransa liginden geldi (İngiltere’de kiralık oynadığı sezonun ardından geldi).
Harry Kewell: İngiltere liginden geldi.
Shabani Nonda: İtalya liginden geldi (İngiltere’de kiralık oynadığı sezonun ardından geldi).
João Alves de Assis Silva: İngiltere liginden geldi. (6 aylığına kiralandı)

Şu an Galatasaray’ın kadrosunda 9 adet yabancı oyuncu var. Bunlardan en az birisi gitmek durumunda ama biz mevcut kadrodaki yabancı oyuncuları bahsettiğimiz kritere göre değerlendirirsek, Galatasaray’ın 9 yabancı oyuncusundan 8’i yukarıda bahsettiğimiz üst düzey beş ligden gelmiş.

Konuyu nereye getirmek istiyorum peki? Efendim, elbette ki yukarıda zikrettiğimiz 5 ligden birinden gelmesi, transfer edilen oyuncunun ülke futboluna hemen adapte olacağına, ve burada çok iyi işler yapacağının garantisi değildir ama bunlar iyi referanstır. Özel şirketler eleman alımı yaparken, Boğaziçi, Bilkent, ODTÜ, İTÜ gibi okullardan mezun olan adayları tercih ederler. Burada seçtikleri kişiler belki istedikleri düzeyde performans sağlayamayabilir ileride ama işe alımda çok olumlu bir referanstır mezun oldukları okullar. Bu elemanları işe alıyorken, onlardan istediğiniz kaliteyi sağlama konusunda maksimum gayreti ve yeteneği göstereceklerini düşünürsünüz. Aynı şey bence transferler için de geçerli. Yukarıda yazdığım 5 üst düzey ligde oynamış futbolcular, diğer liglerden gelen oyunculara göre her zaman bir adım öndedirler. Bu liglerin toplam futbol kalitesi sebebiyle, oradan gelen futbolcuların diğer meslekdaşlarına göre daha yüksek performans gösterme ihtimalleri hayli yüksektir. Çünkü yaşadıkları deneyim onları üst düzey futbol oynamaya ve performanslarını arttırmaya zorlamıştır. Anlatmak istediğim şey budur. Bu dediğimin ülke futboluna direkt tesiri konusunda garantisi yoktur ama bu oyuncuların oralardan gelmeleri olumlu ve de çok önemli referanstır. Tekrar tekrar yazmak gerekirse, bu transferler bazen beklenen performansı sağlayamayabilirler; Lincoln, Kezman, Frank de Boer vb. örneklerde olduğu gibi ama bu isimler istisnadır. Genel itibariyle o liglerden gelen oyuncular çok olumlu işler yapmıştır bu diyarda.

Şimdi meseleyi şu soruyla bitirelim. Diyelim ki bir şirketiniz var ve kurumsallaşma gereği, eleman alım işlerini doğasıyla İnsan Kaynakları bölümüne bırakmışsınız. Ama bir yandan da işe giren yeni elemanları takip etmek, öğrenmek istiyorsunuz. Elinize gelen listeye bakıyorsunuz, listedeki elemanların mezun oldukları okullar Cumhuriyet Üniversitesi, Sütçü İmam Üniversitesi, Hitit Üniversitesi vs. (bunları küçümseme amaçlı söylemiyorum, olayı daha iyi resmetmektir gayem). Öte yandan piyasadaki en güçlü rakiplerinizden birinin işe yeni aldığı elemanlarının özgeçmişlerine bakma şansınız oluyor ve şöyle bir tabloyla karşılaşıyorsunuz; “Boğaziçi, Bilkent, ODTÜ, İTÜ” diye okullar bir şekilde aşağıya doğru devam ediyor. Elinizi vicdanınıza götürüp söyleyin o zaman, o an ilk olarak ne düşünürsünüz? Ne hissedersiniz? Sorum budur. Cevap için istediğiniz kadar süreniz var. Şimdi dağılabilirsiniz.

Lucas Neill: "I know Sabri from Bobiler.org"

Lucas Neill: “I know Sabri…”

Sabri’ye bak yahu. Adam resmen Sabri’yi tanıyorum, dedi. Memleketimizdekilerin kıymetini bilmiyoruz diyenler haklı galiba.

sabri sabrii sabriii sabriiii aut


Kategoriler