Archive for the 'Türkiye' Category

Yılın Golü Hamit’ten, Peki Yılın Yorumu Kimden?

Golü birkaç saniye önceden tahmin eden Rıdvan Dilmen’den sonra, yılın golünü aylar evvelden bilen Ömer Üründül’e geçiş. “Futbol çok enterasan.” (34. saniye)

Millilerle Her Şey Mümkün

http://acikfutbol.com/macbilgi.php?id=30807

Azerbaycan kornerinden yediğimiz süpersonik golden sonra TTNet’in reklam sloganı daha bi’ manidar oldu: “Millilerle her şey mümkün

not: sahada oyunu geçtim, mücadele namına (Hamit ve Emre hariç) bir şey ortaya koymayan bir takım olunca maç yazıları da böyle oluyor artık.

Auf Wiedersehen!

http://acikfutbol.com/macbilgi.php?id=30623

Almanya – Türkiye maçından sonra birçok kişi şu an Hiddink’in kadro tercihini, sahada beğenmediği oyuncuları, ve Mesut Özil’i konuşuyor ve muhtemelen yarın da konuşacak.

Ben çok uzatmadan, maçı şöyle değerlendirmek istiyorum: maçın 3-0 bitmesi, Almanların daha büyük farkı kaçırması, 3.golden sonra stadı terk eden Türklere Almanların “auf wiedersehen” diye bağırması… Benim açımdan gecenin rezaletinin özeti budur.
foto: ntvspor.net

Semih vs. Pletikosa


Semih’in son dakikada gelen golünü Pletikosa’dan dinlemek de zevkli oluyor. O ana tekrar dönüyorsun falan…

Ne maçtı ama!

Hakikaten Uçtuk

12 Dev Adam’a…

Sürekli eleştirdiğim bir kurum olsa da, bu başarıda payı olan Basketbol Federasyonuna…
Blogda neredeyse hakkında yazdığımız 3 şeyden 5’i olumsuz kelamlar olsa da, başarının baş mimarlarından koç Tanjevic’e…
Teknik ekibe…
Malzemecisine…
Kısacası; başarıda payı bulunan herkese teşekkürler.
Türkiye’nin takım sporlarındaki en büyük başarısıdır bu. Ve belki de bir daha bu seviyeye hiç gelemeyeceğiz. Şimdilik bunun çok farkında değiliz gibi ama gün geçtikçe, 12 Dev Adam’ın ne kadar büyük bir iş çıkardığı daha iyi anlayacağız.
Teşekkürler…
foto: ntvspor.net

6 Puan


http://acikfutbol.com/macbilgi.php?id=29095

Almanya’yı geçen grup elemelerindeki İspanya gibi kabul edelim. Onlarla yapılacak iki maçtan alınan bir puan bile fevkalede olur. Bu bağlamda gruptaki esas rakip Belçika’dır (en iyisinden grup ikinciliği meselesi). Bu bakımdan bu maç çok önemliydi. Kazanmamız, en önemli rakibimizin 6 puan önünde olmamız ve bunu gruptaki ilk iki maçla yapıyor olmamız anlamına geliyordu.

Toparlanma sürecinde olan ve dinamik oyunculardan kurulu Belçika karşısında duran toplardan ziyade, defansın arkasına atılacak topların daha çok problem teşkil etmesi beklenirdi herhalde. Lakin Türk futbolunun kronik rahatsızlığı olan duran toptan gol yeme meselesini yaşadık iki golde de. Bi’ de tabii Onur’un bilhassa ikinci golde ne yapmaya çalıştığını anlamamak da var…

Bu takımın yıldızlarından bahsedilirken Arda, Tuncay, Emre filan diye sayılabilir belki ama Hamit’i es geçmemek lazım bu konuda. Bayern’de Van Gaal’le çalışmak -araları ne durumda olursa olsun- büyük şans. Keza Milli Takım’da da Hiddink gibi bir isim var. Bu iki hocanın Hamit’in futboluna olgunluk bab’ında çok şey kattığı gerçeğini görmek lazım.
Hiddink benim için sonsuz saygı duyulacak ve kolay kolay eleştirilemeyecek bir isimdir yazmıştım zamanında buraya. Hiddink’in kadro tercihleri konusunda Uğur Meleke’nin yaklaşımına katılıyorum bu sebeple. Meseleye “Bu Oğuz Çetin’in kadrosu” gözüyle bakmamaya çalışacağım yani. Umarım yanılmıyorumdur.
Son olarak Hiddink’i yerden yere vurmaya hazırlanan ve bunu skor yazarlığı üzerinden yapmak için can atan bazı futbol ulemalarımız ilk iki maçta alınan 6 puanla bir müddet daha susacaktır. Biz de Almanya maçına kadar bu konuda kafa dinlemeye devam edeceğiz. Milli Takım şu an istenen organizasyonda mı? Hayır. Peki çok mu kötü durumda? Buna da hayır. Bir anda çok büyük değişim olmayacağı gerçeğini göz önüne getirmek lazım. Belki birileri çıkıp, “Yahu Kazım var ama Volkan Şen yok misal. Neden?” diyebilir. Bunda haklı da olabilir (ki ilk bakışta oldukça makul bir soru) ama biraz daha bekleyelim. Hiddink’in bir bildiği olsa gerek diye geçiştiresi geliyor insanın bu soruları.
Öte yandan; hanidir fırsat bulup yazamıyorum ama 12 Dev Adam da inanılmaz iyi gidiyor. Nazar değmesin diyelim. Ha bi’ de dilime bu aralar pelesenk olmuş reklamla bitireyim yazıyı

Se se seee Semih Erdennnn, semi semi Semi Erdennnn!

not: herkese şimdiden iyi bayramlar …
foto: ntvspor.net

Gurur


Avrupa Atletizm Şampiyonası’nın son gününde, Kadınlar 5 bin metrede 3 Türk atlet Alemitu Bekele, Elvan Abeylegesse ve Meryem Erdoğan beraber yarıştı. Milli atletlerimizden Alemitu Bekele Avrupa Şampiyonu olurken, bir başka Türk sporcu Elvan Abeylegesse de gümüş madalya kazandı.

Öncelikle 5 bin metre finalinde 3 Türk atleti izleme şansını bizlere verdikleri için sporcularımıza teşekkür edelim. Ve sonra da yarışı birincilikle bitirip altın madalyayı kazanan Alemitu Bekele’ye ve ikinci olarak gümüş madalyayı kazanan Elvan Abeylegesse’ye de bu gururu bizlere yaşattıkları için sonsuz teşekkürlerimizi sunalım.
Sporcularımızın başarılarında pay sahibi olan herkese de teşekkürler elbette.
Başarılarınızın devam etmesi dileğiyle…
not: bu vesileyle, Şampiyona’ya katılan tüm sporcularımızı da tebrik edelim.

Helal Olsun Sana!

Atletizmi yorumlamak benim harcım değildir ama kısa mesafe söz konusu olunca Türkiye’nin bugüne dek esamesi okunmadığını söylemek için uzman olmaya gerek yok. Ülkedeki otoriteler yıllardır, “Türk atletleri kısa mesafede başarılı olamaz, bu iş sadece yetenek değil, taktik işidir de…” der dururlardı. Onların yorumuna inandığımız için, açıkçası uzun yıllar daha kısa mesafede başarısız günler göreceğimizi düşünürdüm.

Nevin Yanıt malumunuz Fenerbahçe Spor Kulübü’nün sporcusu. FB Tv’de sürekli gördüğüm bir isim. Çalışmalarını, hedeflerini oradan takip ederdim. Hırslı biri olduğu belliydi. Hırslı derken, azmetmek anlamında tabii bu. Bazen aşırı hırs da ters tepebiliyor. Bunu da unutmamak lazım.Nevin Yanıt çalışmalarının başından sonuna kadar altın madalyayı hedeflediğini belli etmişti. Bu hak edilmiş bir başarıdır. Yarış sonrası sevinci ise en klişe tabirle, görülmeye değerdi. İnsanı duygulandıran anlardan…
Önümüzdeki birkaç gün Nevin Yanıt’ın ne zor şartlarla bugüne geldiğine dair hikayeleri okursunuz; antremanlara bir dönem belediye otobüsüyle gitmesi gibi… Bunlar işin bundan sonraki magazinsel yönü tabii. Mühim olan bir Türk atletin, imkansız gözüyle bakılan 100 metre engelli yarışında altın madalya kazanmasıdır.
Nevin Yanıt’a “helal olsun” demek lazım. Onun başarısında emeği geçenleri ve Fenerbahçe Atletizm Şubesi’ni de unutmadan elbette.

Hayırlı Olsun

Terim’in istifasının ardından, “Olmayacak duaya amin deme isteği” yazısıyla Türk futbolunu içine düştüğü keşmekeşten kurtarabilecek potansiyelde olan ve tabir-i caizse Milli Takımlar uzmanı denebilecek Guus Hiddink’in bizim için en uygun isim olacağına dair bir fikir atmıştık ortaya (hatta kampanyavari bir hareketti bu). Elbette yerli hocayla da bu iş olur ama malum artık ülke futbol gündemi “nefret” unsuruyla geçiriyor her gününü. Nerdeyse her mevzu bir yerden sonra Fenerbahçe-Galatasaray rekabetine dönüşüyor. Bu bakımdan –atıyorum– Rıdvan Dilmen ya da Abdullah Avcı gibi isimler futbol bilgileriyle çok mühim isimler olsa da göreve gelir gelmez birileri tepelerine çökeceğinden, bu gibi yerli isimlerin böyle zamanlarda göreve getirilmemesini makul karşılayanlardanım.

Hiddink’in kariyeri ve bilhassa Milli Takımlardaki başarısı ortada . Bunun anlamı, “tamamdır bu iş, kesin bir sonraki turnuvaya” katılıyoruz değildir tabii. Lakin önemli bir referanstır. Bendenizin sıradan bir futbolsever olarak Hiddink’e saygısı ve güveni sonsuzdur.
Hiddink’in buraya ikinci gelişiyle birçok eski defter de açılacak herhalde. Dün kendisine sallayan bazı isimler, bugün hala futbol yazıp çiziyorlar. Bilhassa o kişilerin Hiddink’e nasıl yaklaşacakları merak konusu. Bi’ de Hıncal Uluç’un ilk olarak ne zaman “Hiddink hoca değil” yorumunu yapacağına dair bahisler açılmalıdır. İlgili kuruluşlara önerimdir.
Daha önceki Hiddink yazısını, “Bizimkisi, olmayacak duaya inandına amin deme isteği işte” diye bitirmişiz. Şimdi onu okuyunca tebessüm ettim. Demek ki bir hayal değilmiş Hiddink’i getirmek. Biraz abartmışım.
Son olarak bizim Arjantin’den Almeyda ve benim TFF’ye bir önerimiz var. Hiddink’in ülkede çıkacağı ilk maçı mümkünse Aydın’da oynayalım. İlginç bir yeniden başlangıç olur. Fılaşbekler falan… Güzel olur.

Yılmaz Vural’a Tek Maçlık Şans Verilse


A Milli Futbol Takımımız bir değişiklik olmadığı takdirde, 3 Mart Çarşamba günü Honduras ile Türkiye’de özel maç yapacak.

Futbol Federasyonu’ndan verilen bilgiye göre, karşılaşmanın oynanacağı il ve stat, federasyon tarafından daha sonra açıklanacak. Fatih Terim’in istifasıyla boşalan A Milli Futbol Takımı teknik direktörlüğü için federasyonun arayışları sürüyor. Ortada dönen birkaç isim var ama kimse görüşmeler ne boyuttadır, tam olarak bilmiyor.

Şayet Mart ayına kadar herhangi bir gelişme olmazsa, Ariel Ortega Blog olarak bir kampanya başlatmak isterim. Yıllardır kendisine yeterince şans verilmediğini iddia eden, Fenerbahçe’yi ve Milli Takımı çalıştırma isteğini her fırsatta dile getiren Yılmaz Vural’a, tek maçlık da olsa Honduras’la yapılacak özel karşılaşmada A Milli Takım’ın teknik direktörü olma şansı verilsin. Bunu espri amaçlı söylemiyorum. Gayet ciddi bir öneridir. Ne kaybedilebilir ki? En kötü ihtimalle alt tarafı bir hazırlık maçıydı der, geçilir herhalde. Hem Yılmaz Vural’ın da bunu her türlü kabul edeceğini, hatta maçın ardından, “çok şükür, ölsem de gam yemem artık” diyeceğini beklemek yanlış olmaz.

Bu fikrime karşı çıkanlar, ya şimdi konuşsunlar ya da kampanyaya destek çıksınlar. Lütfen…


Kategoriler